MEDYA, SOSYAL MEDYA VE AHLAK

Mahmut Yıldızbaş

4 ay önce

Medya ve sosyal medya günümüz dünyasının en hızlı ve etkili haber alma, bilgi paylaşım ve iletişim yollarındandır. Medya ve dosyal medya vasıtasıyla dünyanın en ücra yerinde meydana gelen bir olayı veya paylaşılan bir bilgiyi saniyeler içinde öğrenip bilgi sahibi olabiliyoruz. Medya ve sosyal medyada bilgi ve haber paylaşımı hızlı bir şekilde olmaktadır. Adeta baş döndürücü durum almaktadır. Bu sebeple söz konusu bilginin doğruluk değeri, ilgili haberin gerçeklik payının ne kadar olduğu okuyucu tarafından analizi zor olmaktadır. Bu durumda olan okuyucu genellikle sunulan bilgi ve habere ciddi bir muhakeme yapmadan doğru kabul etmektedir. Tabi bu husus okuyucuyu, aslı olmayan bilgi ve haberleri analiz etmeden kabul edip paylaşması da vicdani ve ahlaki bir mesuliyet altına almaktadır.

Dinimiz İslam bilgi sahip olmayı ve bu öğrenilen bilginin başkalarına öğretmesini faziletli bir davranış olarak görmektedir. Bu ilmi çalışma içerisinde olunurken öğrenilen ve öğretilen bilginin gerçek ve doğru bir bilgi olup olmadığının iyi bir şekilde analizinin yapılması gerekmektedir. Medya ve sosyal medya söz konusu bilginin paylaşım mecralardandır. Bu mecra kullanırken bazı ahlaki prensipler dikkat edilmesi uygun bir davranış olacaktır.

İnsan dünya hayatında söylemleri ve davranışları açısından bir imtihan içindedir. Bu sınama alanında imanı tercih edip bu minvalde hayatını sürdürenler her alanda manevi ve ahlaki bir sorumluluk bilincine sahip olmaya çalışmaktadır. Nefsinin istediği şekilde konuşup davranamaz. Çünkü mümin, dünyada yaptığı iyi ve kötü davranışın sağ ve solunda bulunan iki melek tarafından yazıldığını ve ahirette önüne geleceğinin bilincine sahiptir. Bu sebeple medya ve sosyal medyada bilgi ve haber paylaşımı yaparken dünya ve ahiret dengesi içinde hareket edip ona görev davranmaktadır.

Peki, dinimiz İslam’a göre medya ve sosyal medyada haber ve bilgi paylaşıma dair göz önünde bulundurulması gereken ahlaki kurallar var mıdır? Bu sorunun cevabı şu şekilde ifade edilebilir:

1.      Aslı olmayan haberin ve temel ilmi kaynaklara dayanmayan bilgilerin paylaşılmaması gerekir. Aksi durum hem dünyevi hem de uhrevi vebale sebep olmaktadır. Çünkü dinimiz İslam “Zan; Aslı olmayan Bilgi, Kuruntu”yu uygun görmemiştir. Nitekim Allah zannın çoğundan uzak durulması gerektiğini ve onun çoğunun gerçeklikten bir şey ifade etmeği hususunda şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.” (Hucurât, 49/12), “Onların çoğu ancak zannın ardından gider. Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin yerini tutmaz.” (Yunus, 10/36)

 2.      Paylaşılan haber ve bilginin gerçekliğine vakıf olmadan okuyucu tarafından kesin bilgi kabul edilip onun üzerinden hüküm verilmemesi ve yorum yapılmaması gerekir. İyi bir şekilde araştırılmadan aslı öğrenilmeden sosyal medyada görülen ve paylaşılan bir haberi gerçek kabul edip paylaşmak başkalarının yalan ve yanlış bilgiyi edinmesine sebep olunur. Allah, bir mümine bir haber geldiğinde onun aslının iyice araştırılması ve hakkında kesin bilgi sahibi olunmaya hususların peşine düşülmemesi gerektiği hususunda şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.” (Hucurât, 49/6); “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi yaptıklarından sorumludur.” (İsrâ, 17/36)

 3.      Her duyduğunu doğruluğunu teyit etmeden başkasına aktarmak suretiyle farkında olmadan yalanı aktarmak ve yalana aracılık yapmak günahtır. İşte bu gerçeğe dikkat çekmek için Hz. Peygamber (s.a.s.) “Her duyduğunu söylemesi kişiye yalan (bir başka rivayette günah) olarak yeter!” buyurmuştur. (Müslim, Mukaddime, 5; Ebu Davud, Edeb, 80.)

 4.      Dinimizin gerçek sosyal alanda yasakladığı sözlerin ve davranışların medya ve sanal sosyal medyada ortamında paylaşılmasının uygun olmadığının bilincinde olunmalıdır. Yalan söylemek, iftira atmak, su-i zan etmek, karalamak, gizli hallerin deşifre edilmesi, kişi hakkında dedi-kodu etmek, alay etmek, gezilen yerlerin, yenilen yemeklerin paylaşılmaması gibi hususlarda paylaşım yapılmaması iyi bir davranış olacaktır. Çünkü söz konusu paylaşımlar bir tarafından kul hakkı olurken diğer taraftan Müslüman şahsiyete yakışmayan davranışlar içine girilmektedir. Allah, yukarıda ifade edilen hususların uygun olmadığı hakkında şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir. Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.” (Hucurât, 49/11-12); “İnsanları arkadan çekiştirmeyi, yüzlerine karşı da el, kaş, göz işaretleriyle alay etmeyi âdet hâline getiren her bir kişinin vay hâline!” (Hümeze, 104/1); “İnananlar arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Nûr, 24/19)

 5.      Paylaşımlarda mahremiyet, tesettür, hayâ duygusuna ve aile mahremiyetine riayet edilmelidir. Gerçek sosyal hayatta dikkat edilen mahremiyet ve örtünme/tesettür ahlakına sosyal medya ortamında da riayet edilmelidir. Çünkü günahın ve haramın medya ve sosyal medya ortamı veya gerçek/reel hayat şeklinde bir ayırımı dinimizde bulunmamaktadır. Allah mahreme bakılmaması ve örtünme ahlakına riayet edilmesi konusunda şöyle buyurmaktadır: “Mümin erkeklere söyle: Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar; iffet ve namuslarını korusunlar. Bu, onlar için daha temiz ve daha nezih bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların bütün yaptıklarını en iyi bilmektedir. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar; iffet ve namuslarını korusunlar. Mecburen görünen kısımları müstesna, güzelliklerini ve süslerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine kadar örtsünler.” (Nûr, 24/30-31); “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle evlerinden dışarı çıktıkları zaman dış örtülerini üzerlerine alsınlar…” (Ahzâp, 33/59)

 6.      Dinimiz nimetin israf edilmesini uygun görmemektedir. Sosyal medyada gezinirken veya vakit geçirirken, kişi çoğunlukla zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmaksızın vaktini israf eder. Bazen bu öyle bir hal alır ki yaptığımız işin ve ibadetimizin aksamasına sebep olmaktadır. Bundan dolayı medya ve sosyal medya hesaplarımızı dünyamıza ve ahiretimize zarar getirecek şekilde kullanılmamaya çalışmak uygun bir davranış olacaktır. Her türlü israftan kaçınılması gerektiği hususunda Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Ey Âdemoğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (Araf, 7/31); “Saçıp savuranlar, şüphesiz şeytanlarla kardeş olmuş olurlar; şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.” (İsrâ, 17/27)

 7.      Zaman, medya, sosyal medya, internet, bilgisayar ve bilişim birer nimettir. İnsanoğlu, Allah’ın verdiği nimetleri amacına uygun olarak kullanmalıdır. Zira unutulmamalıdır ki insan kendisine verilen tüm nimetlerden ahirette sorulacağı gibi bu nimetlerden de sorulacaklar. Allah bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “O gün, bütün nimetlerden kesinlikle hesâba çekileceksiniz!” (Tekâsür, 102/8) Allah’ın, söz konusu nimetlerin dünyada insanoğlu tarafından nasıl değerlendirildiğini hususunun sorulacağını Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle haber vermektedir: “Kıyamet gününde insanoğlu şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan bir yere kımıldayamaz: Ömrünü nerede ve nasıl geçirdiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, bildiği ile amel edip etmediğinden.” (Tirmizî, Sıfâtü’l-kıyâme, 1)

 8.      Sosyal medya, dindarlığın gösterildiği ve ispatlanmaya çalışıldığı alan olarak görülmemelidir. Yapılan ibadetler, edilen dualar ve ifa edilen hayır ve hasenatın paylaşılması gösterişe ve riyaya sebep olabilmektedir. Dinimiz İslam riyayı/gösterişi gizli şirk olarak değerlendirmekte ve ibadetlerin kabul edilmesi için bir engel olarak onu görmektedir. Nitekim Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Yaptıkları ibâdetleri gösteriş için yaparlar.” (Mâûn, 107/6); “Allah’a ve âhiret gününe inanmadıkları halde mallarını insanlara gösteriş için harcayanları da Allah sevmez. Bir kimsenin arkadaşı şeytan olursa, o ne fenâ bir arkadaştır!” (Nisâ, 4/38) Bu sebeple sosyal medya manevi ve ahlaki değerlerin geniş kitlelere ulaşılması için bir tebliğ ve irşad vasıtası olarak görülmelidir.

 9.      Kibir, kendini beğenmişlik, gurur kokan kişisel paylaşımlardan uzak durulmalıdır. Bu tür paylaşımlar dünyada, sosyal alanda öteleştirmeye ve toplumsal ayrıştırmaya götürdüğü gibi ahirette de büyük bir vebal olarak kişinin karşısına çıkacaktır. Çünkü dinimiz İslam insanın gururdan, kibirden ve kendini beğenmişlikten uzak kalması ön görmekte buna karşın tevazuyu, takvayı ve toplumsal birlik, beraberlik ve kardeşliğe vesile olan hususları tavsiye etmektedir. Allah insanın kibir, gurur ve kendini beğenmişlik gibi kötü manevi hasletlerden uzak durması gerektiği konusunda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne dağlara boyca ulaşabilirsin.” (İsrâ, 17/37)

 10.  Ebeveynler, çocuklarının sosyal medya kiminle arkadaşlık kurduğu, neyi takip ettiği ve hangi alanlarda istifade ettiğini bilmesi ve çocukların sosyal medya alanında yanlış davranışlarda bulunmaması için onları denetlemesi ve rehberlik etmeleri gerekir. Çünkü çocuklar ucu açık olan bu sanal alanda doğru ve yanlışı ayıramayıp duygularına kapılıp manevi ve ahlaki hayatlarına zarar verecek sosyal medya hesaplarını takip edebilirler. Çocuklarımız Allah’ın bizlere bir emanetidir. Bu emanetin manevi ve ahlaki olarak yetişmeleri için gereken çalışmaların yapılması uygun bir davranış olacaktır. Nitekim Peygamber efendimiz (s.a.s.) anne ve babanın kendi çocuklarına bırakacağı en iyi mirasın manevi ve ahlaki değerleri içinde barındıran bir terbiye olduğu hususunda şöyle buyurmaktadır: “Hiçbir anne-baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.” (Tirmizî, Birr, 33)

 11.  Kişi kendisinin ve sevdiklerinin özel bilgi ve anı fotoğraflarını paylaşmamaya dikkat etmelidir. Paylaşılan veriler zaman içinde farkına varmaksızın kötü emeller peşinde olan suç örgütlerinin eline düşer ve önü alınmaz olumsuz durumlara neden olabilmektedir. Bu sebeple bilinçli sosyal medya kullanımı için gereken eğitim desteğinin ilgili kurumlardan alınmalıdır.

 12.  Sosyal medya alanında yapılan paylaşımlar birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi bozacak nitelikte olmaması gerekir. Toplumsal huzur, güven ve vahdet önemli bir husus olup bu iyi ve güzel durumun gerçekleşmesi için her ferdin sosyal medya alanında elinden gelen katkıyı sağlaması gerekir. Nitekim Peygamber efendimiz (s.a.s.) hayırlı Müslümanın el ve dilinden zarar görülmeye kişi olduğu hususunda şöyle buyurmaktadır: “(İyi) Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların emin olduğu kişidir.”(Buhârî, Îmân 4, 5, Tirmizî, Kıyâmet 52, Îmân 12; Nesâî, Îmân 8, 9, 11)

Sonuç olarak, medya ve sosyal medya sanal iletişim alanı denen bir gerçeklik vardır. Dünya genelinde milyonlarca insan tarafından kullanılmaktadır. İlgili uygulamalar insanın hizmetine sunulurken uluslararası bir sosyal işletişim alanının oluşması hedeflenmekteydi belki. Fakat şu an içinde bulunduğumuz gerçeklik bu hedeften sapıldığı ve farklı mecralara gidildiği görülmektedir. Bu sebeple Müslüman bir fert medya ve sosyal medya sanal iletişim ve haber mecralarını kullanırken nelere dikkat edilmeli, hangi ahlaki yapıya sahip olunmalı ve bilinçli sosyal medya kullanıcısı için gerekli bilgi ve beceri hususlarına sahip olmalıdır.

Müslüman, hayatının her alanında İslam’ın ifade ettiği şekilde yaşamaya ve onu inşa etmeye çalışmalıdır. Günlük hayatta söylediği bir söz ve yaptığı bir davranışın olumlu veya olumsuz olarak manevi ve ahlaki neticelerinin olduğunun şuurunda olup onu göre hareket etmelidir. Medya ve sosyal medya mecralarında da sözkonusu bilince sahip olunması güzel bir davranış olacaktır. Bundan dolayı sosyal medyayı kullanırken yukarıda ifade ettiğimiz bazı ahlaki prensiplere sahip olunması gerekir. Sosyal medyayı, manevi ve ahlaki hayatımıza olumlu katkı sağlayacak, birlik ve beraberliğimizi; kişisel, ailesel ve toplumsal huzur, güven ve mutluluğumuzu sağlayacak şekilde kullanılması iyi bir davranıştır.

 Rabbim, bize verdiği nimetleri O’nun rızasını kazanacak ve manevi ve ahlaki hayatımıza katkı sağlayacak şekilde kullanmayı nasip eylesin.

YAZARIN DİĞER YAZILARI