
Sonbaharın Bereketli Günleri
Şanlıurfa'nın En büyük ilçesi olan Siverek’te sonbahar, sadece yaprakların dökülmesiyle anılmazdı; bağlardan yayılan üzüm kokusu, kazanlarda kaynayan şire ve imece usulü yapılan işlerle bambaşka bir anlam taşırdı. Yörenin en kıymetli üzüm çeşitlerinden biri olan “şire özümü”, yoğun aroması ve farklı taneleriyle bu kültürün merkezindeydi. O günler, bağ bozumu zamanı şehrin en canlı, en bereketli günleri olarak hafızalara kazınmıştı.
Kerge Vaktinin Heyecanı
Eylül ayının sonlarına doğru bağ bozumu zamanı, yani halkın deyimiyle “Kerge vakti” geldiğinde, bütün aileler, akrabalar ve komşular bağlara akın ederdi. Kadınlar üzüm sepetlerini taşır, erkekler bağ bıçaklarıyla salkımları keser, çocuklar kahkahalarıyla bu şenliği renklendirirdi. “Bağ bozumu sadece üzüm toplamak değil, birlikte olmanın, dayanışmanın da bir simgesiydi,” diyen yaşlılar, o günleri bugün bile özlemle hatırlıyor.
Şire Kazanlarının Dumanı
Toplanan üzümler temizlenir, sıkılır ve büyük bakır kazanlarda saatlerce kaynatılarak şireye dönüştürülürdü. Kazanlardan yükselen buhar, şehrin dört bir yanını tatlı bir kokuya boğardı. Şireden elde edilen pekmez, pestil, cevizli sucuk ve daha birçok ürün, kış sofralarının bereketi olurdu. Çocukların ellerine bulaşan pekmez ve ceviz, o günlerin unutulmaz anılarından sadece biriydi. Bu ürünler, sadece yiyecek değil; emek, sabır ve kültürün somutlaşmış haliydi.
Avluların ve Damların Telaşı
Bağ bozumu yalnızca tarlalarda değil, Siverek’in taş toprak damlı evlerinde de yoğun bir hazırlık anlamına gelirdi. Evlerin avlularında bezlerin üzerinde pestiller serilir, güneşin sıcaklığıyla pekmez pişirilirdi. Çocuklar, avlularda oyun oynarken büyükler sabırla kışlık hazırlıklarını tamamlardı. Bu evler sadece yuva değil, aynı zamanda geleneğin yaşatıldığı mekânlardı.
Kültürle Birlikte Kaybolan İnsanlar
Zamanla bu geleneği yaşatan büyükler birer birer aramızdan ayrıldılar. Onlarla birlikte sadece hatıralar değil, bağlar da yavaş yavaş yok oldu. “Onlar giderken bağların ruhunu, geleneklerin kokusunu da yanlarında götürdüler,” diyenler, kaybolan bu kültürün acısını dile getiriyor. Artık o bereketli günlerin yerini beton binalar ve sessizlik almış durumda.
Betonlaşan Bağlar ve Sessizleşen Sokaklar
Bir zamanlar üzüm kokusuyla dolup taşan yolların yerinde artık yüksek beton yapılar yükseliyor. Şire kazanlarının dumanı tütmüyor, avlularda pestiller kurutulmuyor. Ancak tüm bu kayıplara rağmen bellekte hâlâ o günlerin gülüşleri, emekleri ve paylaşılan sofraları canlı kalıyor. Bu yüzden soru hâlâ geçerliliğini koruyor: Bu kaybolan kültür yeniden canlandırılabilir mi? onuda zaman gösterecek Haber Feyzi DONAN