Şanlıurfa’nın Siverek ilçesi ile Adıyaman’ın Kahta ilçesini birbirine bağlayan ulaşım rotası, tarih boyunca Güneydoğu Anadolu’nun en stratejik geçiş noktalarından biri olmuştur. Özellikle 1980’li yılların başına kadar Tılakin kırsal mahallesi mevkisinde hizmet veren eski köprü, sadece iki şehri birleştiren bir beton yığınından ibaret değildi. O dönemlerde bu köprü, binlerce insanın günlük hayatını idame ettirdiği, ticaretin aktığı ve kültürel bağların sıkılaştığı bir kavşak noktası olarak hayati bir önem taşıyordu.
Bölge ekonomisinin altın çağlarını yaşadığı o yıllarda, Siverek ve Kahta arasındaki ticari sirkülasyon bu köprü sayesinde durmaksızın devam ediyordu. Tarım ürünlerinden hayvancılığa kadar pek çok sektör, kesintisiz ulaşım imkanı sayesinde büyük bir canlanma içindeydi. Esnafın ve köylülerin en kısa yoldan pazara ulaşmasını sağlayan bu yapı, bölge insanı için ekonomik özgürlüğün ve komşuluk ilişkilerinin teminatı niteliğindeydi.

Baraj Sularıyla Değişen Coğrafya ve Kader Birliği
Ancak takvimler 80’li yılların sonunu gösterdiğinde, Türkiye’nin dev projelerinden biri olan Atatürk Barajı’nın su tutmaya başlamasıyla coğrafyanın kaderi sonsuza dek değişti. Baraj gölü havzasının hızla genişlemesiyle birlikte, yıllarca milyonlarca araca ve yayaya ev sahipliği yapan o kadim köprü, sessizce suların altına gömüldü. Ulaşımın bir anda kesilmesiyle Siverek ve Kahta arasındaki doğrudan bağ koptu; ticaret yavaşladı ve bölge halkı için on yıllar sürecek olan zorlu bir izolasyon süreci başladı.
Köprünün sulara gömülmesinin ardından ulaşım, bugün modern Nissibi Köprüsü’nün bulunduğu noktada feribotlarla sağlanmaya çalışıldı. Ancak feribot kuyruklarında geçen saatler, bozulan gıda maddeleri ve aksayan iş randevuları, bölge ticaretine büyük bir sekte vurdu. Bu dönem, Siverek ve Kahta halkı için hem feribot çilesinin çekildiği hem de o eski "kolay ulaşım" günlerine duyulan özlemin arttığı bir hüzün devri olarak tarihe geçti
Feribot Yolculuğundan Nissibi’nin Görkemine
O eski günlerin şahidi olan bölge sakinleri, sular altında kalan köprünün yerinin feribotlarla asla dolmadığını sıkça dile getiriyor. Eski şoförler ve ticaret erbabı, köprünün olduğu zamanlardaki bereketi ve samimiyeti her fırsatta yad ediyor. Dönemin zorluklarını bizzat yaşayan bir vatandaş, yaşanan kaybın sadece fiziksel olmadığını şu sözlerle ifade ediyor
"O köprü bizim için sadece bir geçit değil, rızkımızla aramızdaki en kısa yoldu. Sular yükseldiğinde sadece bir yapıyı değil, 80'li yılların o bereketli ticaret ruhunu da barajın derinliklerine bıraktık. Feribot beklerken geçen her dakika, aslında o eski hızımıza duyduğumuz özlemdi."
Bugün gelinen noktada, Türkiye’nin en uzun asma köprülerinden biri olan Nissibi Köprüsü aynı rotada modern ve hızlı bir ulaşım imkanı sunarak eski yaraları sarmaya çalışıyor. Mühendislik harikası olan bu yeni yapı, sular altında kalan Tılakin köprüsünün mirasını devralmış durumda. Geçmişin nostaljik anıları baraj sularının derinliklerinde saklı kalsa da, Siverek ve Kahta arasındaki bu kadim dostluk ve ticaret bağı, yeni köprüyle birlikte geleceğe taşınmaya devam ediyor. Haber Feyzi DONAN